13 Aralık 2012

Atlantisli Thoth


THOTH ‘ATLANTİSLİ’


Gillian MacBeth-Louthan kanalıyla
Ben dalgalarda ve görmeyen benlikten saklanan ve gölgelenmiş tutulan bilgeliğin anlaşılmazlığında ilerleyenim. Ben kendisini bedeninizin atomik yapılarının her birinde ortaya koyanım. Düşüncelerinizde, kalbinizin köşelerinde ve güdülerinizin perspektifinde saklı olan her şeyi temsil ediyorum. Ben Thoth’um. Atlantisli.
Her birinizin bir zamanlar yüklendiğiniz bilgi boylamlarına erişerek, daha fazlası olmak için dışa doğru eriştiğinizi görürken, bugün geliyorum. Bilgeliğinizin nemini gerçeğin kavrulmuş ve kuru yerine çekerken, bilgi seviyelerinde yüceltileceksiniz.
Kendi düşüncelerinizin mağaralarında, barışın ne olacağı, sevginin ne olacağı, geleceğinizin ne olacağı ile ilgili kendi fikirlerinizin mağaralarında oturacaksınız. Varoluşunuzun hikayesini yeniden yazıyorsunuz. Bedeniniz ve onun enerji sistemi Giza Büyük Piramidinin mikrokozmosunu temsil eder. Merkezdeki Kraliçe Odası insanı ve ilahi kalbi temsil eder. Kral Odası üçüncü gözü, Ra’nın Gözünü temsil eder. Görünmez kapak taşı, en uç nokta taç çakrasını temsil eder. Bu ilahi piramit yapısını ve onun tüm cennetsel hizalanmalarını ve uyumlanma odalarını düşünün.
Önümüzdeki zamanlarda hem kendi biyolojinizde, hem de Büyük Piramidin içindeki uyuyan gizli odalarda bir başlangıç frekans dalgası olacak. Yüksek Kalbinizin, Meshedilmiş Kalbinizin açılışı gerçekleşecek. Yüksek kalbiniz atomik hücresel bir saat tarafından yönlendirilerek uyanacak. O uyanırken, Giza Büyük Piramidinin içindeki Oğul/Güneş Odası da (Kral ve Kraliçe odaları arasındaki Mesih odası) moleküler bir değişim deneyimleyecek.
İnsan kalbinin üzerindeki nokta süreli bir uykudan uyanıyor ve kendisini tekrar tanımaya başlıyor. Burası ‘Kuantum Mesih’ titreşimini taşıyan yerdir. Yıldızsal ‘İkinci Gelişin’ aktive olduğu yer burasıdır. Burası kutsal bir nokta, bir açılış, bilgeliği barındıran bir odadır. Bilgelik gerçeğin ötesine gider ve her biriniz bu ‘Bilgelik Odalarının’ koruyucularısınız.
Sizler kutsal kodların koruyucuları/muhafızlarısınız. Bunlar çok uzun zamandır kendisini bir çiçek olarak bilmeyi arayan tomurcuk olarak devam etmiş olan bir çiçek olarak açılacaklar. Eski rüyalarınız koparılmış güldeki taç yaprakları gibi düştüler, artık size hizmet etmiyorlar. Bu yeni moleküler talimat ışığınız için yeni bir yön sağlayacak. Bilinçteki yeni geçişe hizmet eden farklı bilgilere sizi yönlendiren titreşimlere doğru doğal olarak ilerleyeceksiniz.
Ben, Thoth kalbin kozmik by-pass’ına sizi uyandırmak için geliyorum. Kalbinizin kendinizin oluşturduğu çok fazla yıkıntıları topladı. Onların hepsini yolunuzdan uzaklaştırmaya çok çalışarak kalbinizin arkasına fırlattınız. Yüksek Kalbinizde Kuantum Mesih uyanırken ve Büyük Piramitte Oğulun/Güneşin Odası uyanırken, sizler dünyasal çatışmanın, karışıklıkların ve yıkıntıların kalabalığının üzerine yükseltileceksiniz. Bu noktadan, gölge dansında sizi izlemiş olan gözyaşlarını ve korkuları yok edebileceksiniz.
Artık ne olabileceği, ne olması gerektiğinin gölgesinde oturmanız gerekmiyor. Eskinin enerjileri ve programlamaları sizi artık var olmayan bir kehanette tutsak tutmaya çalışıyor. Zamanın dışına çıkın ve onayınızı arayan şeyle zamana adım atın. Yaşamın resimleri tüm bulmacayı ortaya sermiyor. İçinizdeki Kuantum Mesih’in doğuşunu kutlayın ve mümkün olan şeyi ışığınızın tepesinden görün. Ben Thoth, gelmekte olan şeyin koruyucusuyum.
(Çeviri: Saffet Güler)

11 Aralık 2012

Zümrüt Tabletler


Her şey BİR’den oluştu;
her şey birin tezahürüdür.
Birçok Tanrı olduğunu mu sanıyorsun?
Bu, saçmadır: Tanrı BİR’ dir.
O, bir sayısı gibi tamdır,
O, kendisi kalır.
O, bütündür;
O, her şeyi içerir.
O, BİR’dir, iki değil.
O bütündür, çokluk değil.
O, kusursuzdur, bozulmaz ve ebedidir.
O, yücelerin yücesi Mutlak Hakikat’tir.
* * *
Sadece insanda vardır ikili tabiat.
Ruhların hepsinin de tabiatı birdir.
Ne erkek ne dişidir onlar.
Varlığın ilk adımı,
mücadele etmektir nefsiyle.
Uzun bir birlik davasıdır bu…
Birleştirmek isterken biri,
ayırmak ister diğeri.
* * *
Mükemmel işleyen evren,
sayıların gücüyle düzenlenmiştir.
* * *
İlahlar ikiliği bir etmiş insanlardır.
İnsanlar ise birliği bilmek için
ikiliği yaşayan henüz çocuk ilahlardır.
* * *
Sözler tek başına
aktaramaz ‘hakikat’i.”
* * *
Bir ruh bedenini terk ettiğinde,
gözden geçirir yaşamını, ilahların huzurunda.
* * *
Şimdi, geçmişten doğar;
gelecek ise şu andan.”
* * *
O, her şeyin ilkidir
Ve başlangıcı olmayandır.
O her şeyin köküdür
ve kaynağıdır.
O’nu tanımlamak imkansız
ve O’na hiçbir ad verilemez.
O, çok yücedir,
adıyla anılmayacak kadar.
* * *
İkinci doğuşunda bir insan(ölmeden önce öldüğünde veya ölüm ile boyut değiştirdiğinde), değildir artık üç boyutlu bir beden.
* * *
Aslında, görünmeyen O,
kendileri de görünmez olan
düşüncelerle görülebilir yalnızca.
O’nun görünmez olduğunu mu sanıyorsun?
Bunu söyleme sakın!
O’ndan daha görünür değildir hiçbir şey.
O her şeyi yaratmıştır;
işte onlar vasıtasıyla görebilirsin O’nu.
Her şeyde gösterir kendisini böylece.
O, yarattıkları vasıtasıyla bilinir.
Yarattıkları görülebildiğinden dolayı,
görebiliriz Yaratıcı’yı.
Gözlerinle görmek için O’nu,
mükemmel düzenine bak evrenin;
algıladığın her şeyi yöneten
zorunlu yasalara ve
olan ve olacak olan her şeyin
mükemmelliğine bak!
Uzayda kendine verilen yerde dolaşır her yıldız.
Niçin bütün yıldızlar aynı yolu izlemezler?
Her birinin yerini tayin eden kimdir?
Bunların yapımcısı ve sahibi olmalıdır birisi.
Mümkün değildir tesadüfen ortaya çıkmaları.
Düzen tümüyle yaratılmış olmalıdır mutlaka.
Ölçüye sığmayan sadece
ortaya çıkandır ‘tesadüfen’.
Oysa düzensizlik bile tâbidir, Âlemler’in Sahibi’ne.
* * *
Saflık koşusunu tamamlamışsa eğer,
ruh tırmanır o zaman,
geçerek gök katlarından.
Soyunmuşsa yüklendiği her şeyden,
sahibidir şimdi gerçek gücünün
ve çıkabilecektir artık sekizinci göğe.
Işık bedenli bir varlık olarak,
O’na hizmet etmek için.
* * *
Kozmoz’un özü mükemmel düzendir;
zamanın özü devinimdir.
Ama O, devimsizdir her zaman,
sonsuz ve değişmezdir.
Devimsiz devindiricidir O.
Gizli olan O,
apaçıktır bütün eserlerinde.
Ama ‘Kader İlahesi’dir,
her şeyi değiştiren
doğal gelişim yasasına göre,
yaratan sürekli
değişmez Hakikat’ten,
hiç durmadan değişen dünyayı.
Yasaların icapları çerçevesinde
işler doğayı
tükeniş ve yeniden oluşlarla
ve yaratılışı sürekli tekrarlayarak
kendi bilgeliğini ortaya koyar.
* * *
Güneş bir suretidir sadece,
göklerden yüce olan yaratıcının.
* * *
Haydi dinleyiniz çamurdan insanlar!
Bir an düşün,
nasıl oluştuğunu ana rahminde.
Aklına getir o usta işçiliği
ve ara o sanatçıyı,
böyle güzel bir görüntüye şekil veren.
Kim çizdi göz yuvalarını?
Kim açtı burun deliklerini, kulaklarını ve ağzını?
Kim uzattı sinirlerini ve sıkıca bağladı?
Kim yaptı kemiklerini
ve etini deriyle örttü?
Kim ayırdı parmaklarını
ve düzleştirdi tabanlarını?
Kim hazırladı kalbini
ve boşluklar bıraktı ciğerlerinde?
Kim görünür kıldı güzelliğini
ve sakladı bağırsaklarını içeride?
Kaç çeşit beceri kullanıldı
ve kaç tane sanat eseri yaratıldı
oluşturmak için bir insanı?
* * *
Bütün formlar şekil verir maddeye
ve ruh kudreti sürekli değiştirir onları
bir halden diğerine.
* * *
Hangi ateş yanar kirlilik gibi?
Göremiyor musun hala,
Saf olmayan ruhun katlandığı ıstırapları…”
* * *
Toprağı ateşten ayıracaksın,
sübtil olanı kalın olandan!…
* * *
Fiziksel alem süptil alemin aynasıdır
* * *
Kendinizi dönüştüremedikçe,
hiç bir şeyi dönüştüremezsiniz.
* * *
Yukarısı aşağıya,
aşağıdaki Yukarıdaki’ne benzer
* * *
Her şey titreşmektedir. Hiçbir şey durağan değildir. Her şey alçalır ve yükselir, her şey bir sarkaç gibi hareket eder. Her nedenin bir etkisi, bir sonucu vardır; her sonucun da bir nedeni. Her şey yasaya uygun vuku bulur. Rastlantı, bilinmeyen bir yasaya verilen bir addan başka bir şey değildir.

26 Ekim 2012

Soul Care: Sustum



Sustum.

Yaştan mıdır ? Yoksa bunca yıldır kendine yurt bulamamış kelimelerimin birikmişliğinden midir?Bilmiyorum, artık sustum...

Şimdilerde ekonomik kullanır oldum kelimelerimi. Israrla sadece onları duymaya ihtiyacı olanlara sarfediyorum, içimdeki sözcük denizinden damlaları. Benden çıkan kelimler dinleyenin kalbinde yer edinip onda yaşayacaksa paylaşıyorum onları . Yoksa benim evsahipliğime güvende ve huzurlular..

Ne zaman ve neden  başladı bu susma hali hatırlayamıyorum. Ama şimdi ne vakit konuşacak olsam kendimi dinliyorum. Eğer ayrılmıyorsa kelimler benden, biliyorum bir nedeni var . Susuyorum..

 Geçenlerde bir yazı takıldı gözüme yine bir susma hali arifesi:


Susmuş bir kadın için bitmişsiniz demektir...

İşte olan buydu .. Ne zaman bir sayfa kapansa içimde artık susuyordum.. Bazen işte, bazen aşk da, bazen de hayatın en içinde.. Sadece susuyordum..

Oysa sustukça içimdeki sesler çoğalıyordu . Kendi kalabalığımda paylaşır olmuştum, hislerimi ve düşüncelerimi tarifleyen kelimeleri. Ne kadar çok susarsam o kadar çok kelime oluk oluk akıyordu içimde. Dışımdaysa salt sessizlik..

Sustuğum her kelime içimde daha zenginleşmeme, çoğalmama ve olgunlaşmama sebep oluyordu.. Sustukça kendimi daha çok duyar oldum.. Seyreldim, arındım.. Susmama sebep olanlara teşekkür ettim. Sessizce..

Şimdilerde eski bir şarkı dilimde .. Söylüyorum. Sessizce..

''Sözüm aynı söz susmam yeni.... ''






16 Ekim 2012

Life is Like a Puzzle..



I just wanted to share this piece of art which is touching to my heart...
With words..
Please enjoy it..

Thanks to Christina Zinnia Galliher..

Life is like a puzzle
So many pieces are woven together
Somehow everything fits together , but i dont know why..
One layer seems to belong over another 
 Eveything becomes ONE...
We are more than a memory!
We are a story..
We choose the words,
There are words of joy and sadness,
We live by those words and we carry on..
We learn that we are not perfect !
But in our flaws,
There is truth!

11 Ekim 2012

Life : Neye Niyet Ona Kismet !



     Mario Frangoulis:  Akdeniz'li güçlü ve duygulu bir ses, ilahi bir yetenek...



     Bu güzel insan, harika tenor sesiyle Fransizca, Ingilizce, Italyanca, Yunanca ve Ispanyolca olmak üzere pek çok dilde eseri seslendirerek, insanlara sevgiyi ve güzelligi hatirlatiyor. Fiziksel estetigini de ekledigi sahne performanslari gerçekten görülmeye deger isitsel ve görsel bir ziyafet. 


     Fakat yine de onu benim yasantimda hep hatirlanasi kilan bu harika özellikleri ve meslegi degil ! Her ne kadar onu ilk duydugumda - Sometimes I dream albumunun konser DVD'siydi - büyülenmis gibi kalip , daha sonra saglam bir takipcisi olsam da Mario Frangoulis' i anilarima yerlestiren daha spiritüel bir tesadüftü...

    Kozmik isleyisin en önemli özelliklerinden bir tanesi dilek mekanizmasidir. Kisa bir özetle neyi dilersek   Onunla karsilasiriz. Bu sebepten aslinda neyi diledigimiz ya da neyi dilemedigimiz cok büyük önem tasir. Elbette diledigimiz seyi düzgün dileyebilmek de azami dikkat gerektiren unsurlardan biridir. Keza bunun farkinda olan atalarimiz ' Eksik hacet ( dilek ) dileme ' diye bir atasözü bile kullanirlar. Iste benim de yolum Mario Frangoulis ile tam da bu noktada kesisti. Nasil mi? Iste hikayem...

    2004 yilinda tamamen tesadufi bir sekilde Mario Frangoulis'i kesfettikten sonra - ki iki yil rötarli olmus albümü 2002 çikisli- sürekli konsere Türkiye' ye gelse diye sayiklarken buldum kendimi :)  Ve evet 2006 da Istanbu'a tek bir konser için geldi. Gelmesine geldi de, ben bunu konser sonrasi magazin haberlerinden ögrendim ! Ne hayal kirikligi... 

    Ertesi yil yine Mario hastaligim nüksetti- yakin arkadaslarim bilir ara ara olur- ve basladim etrafimdakileri bunaltmaya :Mario gelse Aspendos Tiyatrosu'nda konser verse... 
Sonuç: Mario gerçekten de Aspendos'ta sahne aldi ama ben ayni tarihte acil bir ameliyattan dolayi Ankara' da hastanede yatiyordum ! Hay Allah gene tutturamadim ! :)

    Yil 2008 : bu sefer kesin kararliyim ne yapacagim edecegim mutlaka Mario Frangoulis'i sahnede izleyecegim... Bu arada dilegimi tabi ki önceki yillardaki tecrübelerimden yola çikarak düzelttim. Iste yeni versiyonu: Mario Frangoulis Türkiye' ye konsere gelse ben de en güzel yerden izlesem .. Bir mehtapli Bogaz gecesinde muradima erdim nihayet ! Yerim de harika 3. Siradayim .Ama konserde bana eslik edecek arkadasim son dakikada gelemedi. Tüm konseri coskumu ve memnuniyetimi kimseyle paylasamadan izledim. Bu arada Mario sahnede muazzam ilgilenenlere duyurulur :) 

   Azimliyim dogru dilegi dilemeyi elbette basaracagim!

   Yil 2009
   Dilegim: Mario Türkiye' de bir antik tiyatro da konser verse ben de güzelce, arkadaslarimla keyfini çikararak izlesem... 
   Sonuç: Arkadaslarimla çiktigim tatilin son aksaminda Bodrum Antik Tiyatro da Mario sahnede ve muhtesem bir dolunay ve yakamoz arka fonunda.... Sarkilar harika, keyfimiz yerinde , hepimiz eslik ediyoruz ... Nihayet basardim.. Dogru dileyince oluyormus ! 

   Evet sanirim biraz uzun sürdü dogru sekilde dilemeyi ögrenmek ama dilek mekanizmasinin ne kadar önemli oldugunu, aslinda neyi nasil dilersek yada dilemezsek, o sekilde yasadigimizi ben böyle kesfettim. Bu sebeple hayatimizda memnun olmadigimiz tecrübeler varsa dönüp kendimizi analiz etmeliyiz zira birseyleri isterken, dilerken hatali yapiyoruz . Ya da  olmamasindan yakiniyorsak belki de hiç dilemedik bile ... Tekrar düşünün..

    Yil 2011
    Yer: Cemil Topuzlu Konser Sahnesi İstanbul
    Evet bir kez daha gittim Mario'yu izlemeye . Yanimda canim arkadasim Leylam en ön siradan keyifle izledik   konseri. Ne de olsa artik ögrendim dilek dilemesini !  Ardindan kuliste Mario,yu ziyaret ettik. Kendisini tebrik ettikten sonra bir de ufak hediye vermek istedim. Kristal gibi berrak ve guzel sesiyle insanlara mutluluk ve sevgiyi hatirlattigi için bir minik kuvartz kristali uygun olur diye düsündüm , bu önemli hayat amacini hep hatirlatsin diye ona.. Cok mutlu oldu.. Umarim hala sakliyordur...

    Yil 2012
    Yeni dilegim Atina'da The Odeion of Herodes Atticus da dostlarimla beraber Mario Frangoulis' i izlemek . 2012 Eylül deki konseri malesef programima uymadigi için kaçirdim . Ama  Nisan 2013 de programimda bir Atina seyahati kesinlesti. Diliyorum ayni tarihe bir Mario konseri denk gelir ! Hatta belki bakarsiniz onun davetlisi olarak izlerim konseri! Kim bilir? 

   Sözün özü : Ne dilersek gönlümüzden gelerek, onu yasariz..

   Ben tüm kalbimle mutlu, temiz ve sevgi dolu bir dünya ve yasam alani diliyorum!

   Peki Siz ?!


2 Ekim 2012

Soul Care: Íyelik Eki Olmayan Asklar



          Gece çok az uyudum. Son yaz gecelerini degerlendiren cevval bir sivrisinek oda arkadasim olmaya karar vermisti . Haliyle her uyuma denemem hareketli oda arkadasimin pikeleriyle son buldu :) Bu durumda bol bol düsünmeye vaktim oldu.

          En favori sorularimdan biri : iyelik eki olmadan ask olur muydu? Bir insani sevmek , benimsemek ama onu sahiplenmemek, üstüne etiketini dikmeden sadece sevmek.. Mümkün müydü? Yoksa en insani yanimiz ,muhtesem egomuz aninda devreye giriyor ve "benim" etiketini yapistiriveriyor mu en sevdigimizin alnina? Düsündüm ... Düsündükçe bol bol etiketle karsilastim.

           Sanirim pek cok sevgi denemesinin takildigi yer buraydi. Biz aslinda asik oldugumuz kisinin iciyle ilgilenmiyor sadece bizde ki sevmek ve sevilmek kavramlarinin icini doldurmasini bekliyoruz. Yani aslinda biriktirdigimiz deneyimler sonucunda olusturdugumuz etiketleri asik oldugumuz kisinin ustune yapistirma cabasina ask diyoruz...

        Iste  pek cok hayal kirikligi bu noktada devreye giriyor. Bir sabah uyandigimizda elimizde sadece yapistirmaya calistigimiz etiketlerimiz ve ona uymayan,  biriyle bir kez daha çözümsüz ask denkleminin ortasinda buluyoruz kendimizi ! Bazilarimizin hayatinda tekrar ve tekrar bu senaryo tekrarlanip duruyor. 



       Oysa gercek ask kosulsuzdur, sebepsizdir... Öylesine , dogal ve sadedir. Sadece içimizdedir. Aslolan bunu görebilmektir... Ancak o zaman baslar iyelik eklerinden ve egolardan siyrilmak ve ben'den biz'e dönüsmek:  Her adimda birbirine yol almak ve her adimda biraz daha kaliplarindan arinmak, fazlaliklarindan kurtulmak ... Kendinden önce digerini anlamak , algilamak, önemsemek... Damla damla kaybolmak sonsuzlugun içinde , adini, sifatini, sinirlarini yitirerek.. 

       Ve sonra Bir olmak , Bir hissetmek çift bedende.. Belki de kesfetmek kainatin sirrini el ele vererek: Tek'likteki Çok' lugu anlamak ... Zerrenin okyanustaki yerini.. 

       Bu kadar basit ama bu kadar zor icimizdeki askin sirrina erismek! Döndürüp yüzümüzü içimize,  yüzlesmek kendimizle , sevdigimizin gözlerinde... Zaman ve mekandan hür, gercekligin içinde.. 

Oysa sevgili, bir tek sevgili
Nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini
İçimdeki fırtına ele geçirdi beni
Bir gün baktım hiç korkmadan aynaya
Orda yeniden gördüm kendimi
İşte sevgili, bir tek sevgili
Nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini
M.Mungan

       Birgün mutlaka ! ...