Kasım aynının bu son günlerinde , bahar misali güneşli bir günün keyfini sürerken Side'nin günümüzde de hala kullanılan antik Limanı'nın kıyısında boylu boyunca uzanan kafelerden birine oturmuş şu an okuduğunuz yazımı yazıyordum . Apollon tapınağının devasa sütunlarının hemen yanıbaşında yine antik bir sütun parçasını masa olarak kullanarak otururken tarih ve günlük yaşam burada ne kadar iç içe diye düşünüyordum . Hatta günlük yaşam o kadar antik Side'nin üzerini kaplamış ki bugün 1947-1967 yılları Arasında gerçekleştirilen arkeolojik kazı çalışmaları sayesinde gün ışığına çıkan Antik Side'nin sadece yüzde onunu yeryüzünde görebiliyoruz . Kalan büyük kısım sırlarıyla beraber yaşantımızın altında, bereketli toprağın derinliklerde ...
M.Ö. 6. Yüzyıldan itibaren sırasıyla Lidya, Pers (M.Ö. 547) ve Helenistik krallıkların (M.Ö.330) hakimiyetine giren Side, M.Ö. 67 yılından itibaren Roma himayesine girmiştir. Side geçirdiği tüm siyasi ve kültürel değişiklik dönemlerine rağmen özgün yapısını korumuş, M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren sürekli kendi parasını basmış, M.S. 2. yüzyılda bile dili ve yazısını muhafaza etmiştir.Antik kent kazılarında ele geçen üç adet Sidece yazıt müzede sergilenmektedir. M.S. 4. yüzyıldan itibaren dağlardan gelen işgalci akınlarla zayıflamıştır. M.S. 395 yılında Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma ( Bizans ) sınırları içinde kalan kent M.S. 5-6. Yüzyıllarda yeniden canlanmış ve Doğu Pamfilyanın piskoposluk merkezi haline gelmiştir. M.S. 7. yüzyıldan itibaren Arap akınları, Rodos, Venedik, Ceneviz korsanlarının talanları ve Kıbrıs krallarının saldırıları ile Haçlı Seferleri sırasındaki yağmalarla zayıflayan kent; 12. yüzyıldan’ dan itibaren tamamen terk edilmiş ve yerli halk Antalya’ya göç etmiştir.
12. yüzyıldan itibaren Alanya ile birlikte Selçuklu hakimiyetine girmiştir.Selçuklu İmparatorluğunun zayıflaması ile birlikte Tekeoğullarına bağlı, Hamitoğulları, Karamanoğulları, İlhanlılar, Kıbrıs Kralları ve Mısır Kölemenleri arasında el değiştiren kent, 1462 yılından itibaren Osmanlı Devleti’nin Karamanoğulları Beyliğini ortadan kaldırmasıyla birlikte tamamen Osmanlı egemenliği altına girmiştir. 1890’lı yıllarda Girit’ten getirilen göçmenler tarafından Selimiye adı altında bir köy kurulmuştur.
Apollon Tapınağı, Athena Tapınağı, Side Antik Tiyatro, Anıtsal Çeşme, Roma Hamamı ve AA Bazilikası ayakta olan Side Antik Kenti’ni her yıl binlerce turist ziyaret ediyor ve bu tarih ve güncel yaşam birlikteliğinden çok etkileniyor.
TİYATRO
Anıtsal kapıdan girdikten sonra tüm görkemi ile Side’ye gelen ziyaretçileri karşılayan tiyatro, şehir merkezinde ve yarımadanın en dar noktasında yer almaktadır. Tiyatro Pamfilya’nın değil, tüm Anadolu’nun en büyük tiyatroları arasında yer almaktadır. Side Tiyatrosu’nu diğer tiyatrolardan ayıran bir başka özellik yamaca yerleştirilmemiş, üzeri tonoz kemerlerle örtülü çeşitli mekan ve koridorlardan meydana gelen dıştan 20m. yükseklikte iki katlı galeri ile çevrili bir alt yapı üzerine oturmuş olmasıdır. M.S.II.yy.’ın ortalarında yapılmıştır. Ancak yapılan kazılarda tiyatronun daha erken dönemine ait izlere rastlanmıştır. Yüzyıllar boyunca kullanılan Tiyatro M.S.III.yy.’da orkestra meydanını çeviren taş kaide ve en alt oturma sıraları üzerine 1.50m. yükseklikte bir duvar oluşturulmuştur ki bu da bize tiyatronun bu dönemde arena olarak kullanıldığını göstermektedir. M.S.IV.yy.’da şehir sur duvarıyla ikiye bölünmesiyle sahne binası sur duvarı olarak kullanılmıştır. M.S.V.-VI.yy.’da Side Piskoposluk Merkezi olarak son refah çağını yaşadığı sürede açık hava kilisesi olarak kullanılmıştır. Bizans Dönemi’nde de restorasyon geçiren tiyatronun günümüzde, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından büyük bir hızla kazı ve restorasyonu sürdürülmektedir.
APOLLON VE ATHENA TAPINAĞI
Side Yarımadası’nın güney ucunda limanın doğusunda Apollon ve Athena tapınağı yer almaktadır. Bu gün Bizans Dönemi’nden kalan bazilikanın avlusundadır. Ön tarafında altı yanlarda on bir sütunla çevrili peripteral bir tapınaktır. Bugün beş tanesi ayakta kalmış bu bembeyaz mermer sütunlar gün batımında hatıralarınızda yer edecek en güçlü manzaralardan birini oluşturur. Side'ye giderseniz mutlaka bir gün batımını Apollon Tapınağına ayırın. Side’nin bu iki büyük tapınağı, şehrin iki büyük tanrısı Apollon ve Athena’ya ait olduğu sikkeler üzerindeki betimlemelerden anlaşılmaktadır. Sikkeler üzerinde Apollon küçük tapınağın önünde ayakta durmakta Athena ise büyük tapınağın maketini elinde tutarken narla birlikte tasvir edilmiştir. Kentte ele geçen en eski buluntu Geç Hitit dönemine ait bazalt bir sunu kabıdır. Nar anlamına gelen “Side” ismini Anadolu’nun en eski halkının dili olan Luviceden almıştır. Nar Anadolulu bir tanrıça olan bereket tanrıçası Kybele’nin simgesidir. Yakın zamanlarda kentte bir Kybele heykelciği de bulunmuştur. Tapınakların her ikisinin de yapımı aynı tarihlerde Side’nin ikinci parlak döneminde M.S.II.yy.’da yapılmıştır.
Anıtsal Çeşme:
Anadolu topraklarında ayakta kalan Roma döneminin en görkemli çeşmesi Antalya Side Antik Kent’te bulunuyor. MS 2′nci yüzyıldan kalma Anıtsal Çeşme’de (Dokuz Çeşmeler) 8 yıldır restorasyon ve ayağa kaldırma çalışması yapılıyor. MS 2′nci yüzyılda 20 metre yüksekliğinde 52 metre genişliğinde inşa edilen çeşmenin meydana gelen depremlerle 20 metre yüksekliğinin günümüzde 12 metreye düştüğü belirtiliyor. Duvarların içerisine oyulmuş yarım yuvarlak üzeri kubbeyle örtülü 3 hücreden oluşan Çeşme'nin üç katlı dekoratif sütunları, balık ve Medusa başları ile süslü tavan levhaları, akantus yaprağı ve yunus kabartma Süslemeleri dikkat çekicidir. Pamfilya’nın ve tüm Anadolu’nun en görkemli çeşmesi olan Side Çeşmesi’nin çok yakın benzeri İtalya’da Septimius Severus zamanında yapılan çeşmedir. Tarih olarak erken olması nedeniyle Side Çeşmesi öncü olmalıdır.
SİDE MÜZESİ:
Side Müzesi 1962 yılında ziyarete açılmıştır. Müze binası M.S.V. yy.dan kalma antik bir hamamdır. Yapı beş bölümden oluşur. Restorasyon sırasında bu beş bölümden üç tanesinin üzerleri kapatılarak Müze sergi salonları elde edilmiştir. Hamamın diğer bölümleri ve bahçesinde de açık sergileme yapılmıştır.
Müzede sergilenen yapıtların büyük bölümü 1947-1967 yılları arasında Side’de yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan eserlerdir. Ord.Prof.Dr.Arif Müfid MANSEL Başkanlığında yapılan bu kazılardan sonra Side’de yapılan kazılara Antik Tiyatro dışında 1999 yılına kadar ara verilmiştir.
Müzede Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait heykeller, lahitler, kabartmalar, pişmiş toprak, cam ve bronz buluntular ile sikkeler sergilenmektedir.
1965 yıllarında Side’de pansiyonculukla ve Sidelilerin evinin bir odasını kiraya vermesiyle başlayan turizm bugün Türkiye turizminin en başarılı tesislerine ev sahipliğine dönüşmüş vaziyette. Sorgun, Ilıca ve Evrenseki sahilleri boyunca yer alan tesisler Antalya'ya gelen tatilcilerin büyük bir kısmını ağırlamakta. Benim tercihim hem orman hem kilometrelerce uzanan kumsallarına sorgun bölgesindeki resort tesisler. Ama yok ben butik otel istiyorum diyorsanız o zaman antik Side'nin kalbindeki , iki katlı taş Side evlerinden dönüştürülen butik otelleri tercih edebilirsiniz.
Side tatiliniz boyunca faydalanabileceğiniz yakın gezi rotaları ise:
Raftingi de deneyimleyebileceğiniz Köprülü Kanyon Milli Park'ı ve Serge Antik kenti, Manavgat Şelalesi, Seleukeia Antik Kenti , Oymapinar Baraj Gölü .
Side bugün hala yaşayan , hareketli , canlı ve renkli bir şehir. Tarihin bilgeliğini çağımızın ihtiyaçlarıyla harmanlanmış ,güncellenmiş ve kendisini ziyarete gelenlere kucak açıyor. Akdeniz'in bu sıcak ve nadide ev sahibesi hala antik dönemlerdeki gibi topraklarında bereket dağıtıyor..
Nasıl gidilir?
Antalya ili, Manavgat İlçesi, Side Beldesinde, Antalya İl merkezine 75 km. mesafededir. Antik kent kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda 400 m. genişliğinde, 1 km. uzunluğunda bir yarımada üzerinde kurulmuştur.
Unutmayın:
Yılda ortalama 300 Güneşli gün yaşayan Antalya Temmuz ve Ağustos aylarında en sıcak dönemini yaşar. Bu sebeple Side'yi ziyaret için en uygun aylar Nisan , Mayıs, Eylül ve Ekim aylarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder