26 Aralık 2016

Life: Yeni Seyahatler icin Yeni Gunlukler


2016 ya veda ettigimiz bu hafta , bir sabah kargo geldi . Siparis ettigimi bile unuttugum - gelmesi cok zaman aldi- kirtasiye ve resim malzemelerim gelmis (!) Paketin ne olduğunu anladığımda sevincimi görmeliydiniz 😉

Yeni hediyelerim gelmiş oldu. Beni bilenler bilir uslanmaz kırtasiye düşkünüyüm . Ne yapayım hala eski usul yazan ve cizenlerdenim 😃 Her ne kadar teknolojik nimetlerden yararlanmaya bayılsam da hala mürekkep ve defterlerle uğraşmak hoşuma gidiyor . Paketimi büyük bir hevesle açtım . Yeni seyahat günlüklerim sabırsızlıkla beklediğim siparislerimdendi. Yeni yılda gidilecek  yeni yerler , keşfedilecek lezzetler, unutulmayacak anılar hep bu günlüklere konuk olacak. Boş sayfalar teker teker anılarla , kokularla , tadlarla ve manzaralarla dolacak , yasayacak.. Yasayacagim... 

Sonra arada donup baktıkça iyi ki yapmışım diyeceğim içimden , iyi ki gitmişim , gezmişim , görmüşüm , dokunmuşum ... Ve bir yıl daha biterken gülümseyeceğim yasanmisliklarimla dolu sayfalara bakarken.. İyi ki yaşamışım diyeceğim ...
Guzel anılarla dolu sayfalar olsun dünyanın neresinde olursa olsun yazılan her günlükte ...

10 Kasım 2016

Life: Bi Dünya Sanat : Contemporary İstanbul 2016

https://youtu.be/QECtSDVyqDI
Çağdaş sanatın en iyi örneklerini sanatseverlerle buluşturan Contemporary Istanbul, 3 - 6 Kasım tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi ve Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda Akbank’ın desteğiyle 11. yılını kutladı .

İstanbul’un ruhuyla bütünleşen Contemporary Istanbul Türk çağdaş sanatını odak noktasına alırken bölge genelinde üretilen çağdaş sanata da ev sahipliğini üstlendi. " Orta Doğu, Karadeniz ülkeleri, Rusya, Balkanlar, İsrail, İran ve Mısır’dan çağdaş sanat eserlerini gösterime sunan CI, yerel kimliği üzerine inşa edilmiş karakteristik özellikleri ile tüm dünyaya hitap eden bir fuar konumunda yer alıyor. 

20 ülkeden 70 galeri ve 520 sanatçının 1500’ü aşkın eserle katıldigi Contemporary Istanbul 14,000 m2'ye yayılan bir alanda ziyaretçileriyle buluştu. 


Contemporary Istanbul’u 3 - 6 Kasım tarihleri ve 2 Kasım ön izleme günü de dâhil olmak üzere 90 bin’in üzerinde sanatsever ziyaret etti. Beş gün süresince İstanbul’u çağdaş sanatın merkezi haline getiren Contemporary Istanbul’da satışa sunulan eserlerin toplam değeri 56 milyon dolar olarak açıklandı. Fuarda sergilenen eserlerin yüzde 62’sinin satışı gerçekleştirildi.










devamı +
devamı +

7 Eylül 2016

Fashion: Boho in Fall

Boho in Fall



Luxury meets with street style . İt's time to use Your dresses in fine fabrics with leather and denim . And final touch to these couples is boots . Bikers, western and just simple midboots all are welcomed 👍

Chloé long tulle dress
alducadaosta.com

Chloé studded leather handbag
$1,595 - bagheeraboutique.com

Set ring
downtownvirgo.com

29 Mayıs 2016

Travel: Ay Işığında Bir Peri Masalı



Anadolu' nun bozkır coğrafyasının ortasında  büyülü bir  deneyim ,  gizemli harikalar diyarıdır Kapadokya. Adını Pers dilinde ''Güzel atlar ülkesi'' anlamına gelen ”Katpatuka” kelimesinden alsa da ,Hititlerin de yaşadığı topraklar olan Kapadokya bölgesi, tarih boyunca pek çok uygarlığın evi ve tarihi İpek Yolu'nun en önemli kavşaklarından biri olmuştur. 

Bu bölgeyenin simgesi haline gelen peri bacaları, milyonlarca yıl önce ihtişamlı Erciyes ve Hasan Dağı’nın püskürmeleri sonucu oluşan volkanik taşların rüzgar ve özellikle yağmurun aşındırmasıyla günümüzdeki hallerini almışlardır. Kayaların kolay oyulabilirliği ve içerisindeki ısıyı sabit tutabilmesi açısından birçok medeniyet bu toprakları kendine yuva edinmiştir. Kapadokya sırasıyla Hititlerin, Perslerin, Hıristiyanların, Büyük İskender’in, Bizans İmparatorluğu’nun ve Selçukluların ve Osmanlıların göz bebeği olmuştur. Kalan son Rumlar (Hıristiyanlar) ise 1924 yılında yapılan mübadeleyle ülkelerine gönderilmiştir, Rumeli’de yaşayan Türkler de buraya yerleştirilmiştir. Şimdilerde arkalarında bıraktıkları konaklar ve evler restore edilerek butik otellere dönüştürülmüştür.

Kapadokya” dendiğinde her ne kadar herkesin aklına ilk olarak Göreme, Uçhisar ve Ürgüp gelse de, Kapadokya bölgesi aslında bu üçlü dışında Avanos, Derinkuyu, Kaymaklı ve Ihlara çevresini de kapsar. Sürüden ayrılmayı, vadilerde kaybolmayı, kiliselerde yüzlerce yıllık geçmişin sesini dinlemeyi seçenler için atla, ciple, motosikletle, bisikletle ya da yürüyerek pek çok keşif seçeneği mevcut. Ama en temel gezi noktaları şöyle: 

Göreme Açık Hava Müzesi:

Yaşamın peri bacaları ile iç içe sürdüğü Kapadokya'nın şirin beldesi Göreme'nin tarihi anlamda en önemli yeri Göreme Açıkhava Müzesi'dir. Müze kaya içine oyulmuş manastırlar, kiliseler, şapeller, yemekhaneler, mutfaklar ve yaşam alanlarından oluşmaktadır. Bu bölge Hıristiyanlık tarihinde önemli bir kişi olan Kayseri Piskoposu Aziz Basil tarafından 4. yüzyılda bir dini eğitim ve düşünce merkezi olarak kurdurulmuş. Hıristiyanlık düşüncesine bir çok yenilik getiren Aziz Basil'in fikirleri ilk olarak burada öğretilmeye başlanmış. Bölgedeki manastır hayatı 1000 yıl kadar sürmüş.

Zelve Açık Hava Müzesi: 

Kaya oyma yaşam alanlarının en çarpıcılarına rastlanan Zelve Açık Hava Müzesi’nin üç vadisine yayılmış olan bir manastır kompleksi bulunuyor. 9. Yy yapısı olan kiliseler Ikonoklastik dönem öncesine ait. Ancak kayaların yuvarlanma tehlikesiyle birlikte, 1953’de bölgenin boşaltılmasına kadar, burada Türkler yaşamış. Zaman zaman hâlâ kayaların koparak düştüğü görülen bölgede yerleşimciler, yumuşak tüf kayanın sunduklarıyla yaşam yerlerini yapmışlar.

İlk vadinin sol tarafında, kiliseden dönüştürülmüş bir cami bulunuyor. Vadinin yukarı ve aşağı bölümlerinde nadiren haçların ve fresklerin görüldüğü sayısız pek çok küçük kiliseye rastlanıyor. Zelve’de nadir görülen resimler, üçüncü vadinin sol yamacındaki kiliselerde mevcut. Duvarlarında kırmızı ve yeşil asmalar olan Üzümlü Kilise ve Balıklı Kilise, Ikonoklastik dönemin tipik örnekleri. Ürgüp-Avanos yolu üzerinde, Zelve’ye 2 kilometrelik bir sapak yer alıyor. Yol, Zelve Açık Hava Müzesi’nde son buluyor. Müzeyi 08:00- 17:00 saatleri arasında gezebilirsiniz.

Paşabağı: 

Kapadokya vadilerinin en pitoresk ve aynı zamanda en fotojenik olanı, dolayısıyla da en çok fotoğrafı çekilen yeri olan Paşabağı, Zelve’den Avanos yoluna çıkınca, 2 km. sonra solunuzda beliren tipik peribacaları görüntüleri.

Bu bölgeye daha önce, “Keşişler Vadisi” deniyormuş. Adını buraya ilk gelen gezgin bir aziz olan Aziz Simeon Stilit’ten almış. Burası “stilit” olarak anılan ve dünyevi nimetlerden el etek çekerek yaşayan bir grup keşişin en sevdikleri inziva yeriymiş. Keşişler, bazen iki hatta bazen üç olan siyah bazalt külahlı bu peri bacalarında yaşıyorlarmış. Üç külahlı peri bacalarından birinde Aziz Simeon Stilit’e adanmış küçük bir kilise bulunuyor. En tepesinde yer alan bir keşiş hücresi var. 

Uçhisar:

Uçhisar Kalesi Kapadokya'nın zirvesi, en güzel manzaraya sahip noktasıdır. Bin yıldan fazla süre boyunca hatta 1950'li yıllara kadar insanlar kale içine oyulmuş odalarda yaşamış. Bölgeye çok hakim bir noktada bulunduğu için stratejik açıdan önemi büyük. Kalenin tünellerle bölgenin değişik noktalarına bağlandığı da söylenir ama bu tünellerle ilgili henüz herhangi bir ize rastlanmamış. Bölgedeki birçok vadinin yanısıra Peribacaları'nın oluşmasında büyük öneme sahip Hasan ve Erciyes dağlarının heybetli manzarasının izlenebildiği bir yer olması nedeniyle özellikle gün batımının yaklaştığı saatlerde ziyaretçi akınına uğrar. Kalenin eteklerine yayılan Uçhisar kasabası bugün eski evlerin restore edilerek butik otellere dönüştürülmesiyle bölgenin dikkat çeken otellerine merkez olmaya başlamıştır. 

Ortahisar:

Kapadokya'nın en büyük peri bacası olan Ortahisar Kalesi, bu bölgenin en önemli jeolojik yapılarından biridir. Hititler zamanında oyulmuş olan kale, yaklaşık 90 metre yüksekliğindedir. Kale ve etekleri yaşam alanı olarak kullanılmıştır. Günümüzde de kale eteklerinde birçok tesis ve konaklama yerleri bulunmaktadır.

Ortahisar'da birçok kilise bulunmaktadır: Cambazlı Kilise, Balkan Deresi Kiliseleri, Pancarlık Kilisesi, Kepez Kilisesi, Fırkatan Kilisesi, Saklı Kilise, Sütunlu Kilise ve Üzümlü Kilise'dir.

Kızıl Vadi: 

Gerek bitki örtüsü, gerekse de doğal kaya oluşumları ve renkleriyle bölgenin en önemli doğal oluşumlarından birisi Kızılçukur Vadisi'dir. Akşamüzeri, vadinin görünümü en güzel haline bürünmektedir. Vadi içerisinde yürüyüşler yapabilir ve doğayla baş başa olmanın tadını çıkarabilirsiniz.

Kızılçukur Vadisi'nin hemen başındaki yoldan 1 km uzaklıkta Üzümlü Kilise, keşişlerin yaşadığı bir manastır kompleksi gibi oyulmuştur. Peri bacasının alt kısmında ise duvarları kısmen yıkıldığından dışarıdan rahatça görülebilen tavanında kabartma haç bulunan St. Nichitas Kilisesi yer alır. 

Avanos: 
Nevşehir’e 18 kilometre uzaklıktaki Avanos, Kızılırmak tarafından ikiye bölünmüş. Kızılırmak’ın yatağından elde edilen kırmızı topraktan yapılan çömleklerle meşhur olan Avanos küçük bir Avrupa kasabası görünümünde. Avanos’ta gezerken Çanakçı Heykeli’ni, Dereyamanlı Kilisesi’ni, Aleaddin Camii ile Sarıhan Kervansarayı’nı da görülecek yerler listenize ekleyin. Eğer vaktiniz varsa, buradaki çömlek atölyelerini ziyaret ederek elinizi çamura değdirin ve ilk seramik yapma deneyiminizi yaşayın . 

Ürgüp

Rüzgar ile yağmurun bir zanaatkar misali çalışarak ortaya çıkardığı kayalara otel yapma fikrinin ve ilk kaya otellerin doğduğu yer olan Ürgüp aslında bölgenin de en turistik yeri. Ancak bölgenin tüm özelliklerini tek bir yerde görmeyi arzu ediyorsanız, doğru yerdesiniz. Peribacalarının en yoğun olarak bulunduğu bölgede Selçuklular’dan kalma Altıkapı ve Temenni Tepesi Türbeleri de görülmeye değer. Bölgenin en ünlü ve hakkında efsaneler olan peribacaları Üç Güzeller de Ürgüp’te bulunuyor.



Çavuşin:

Çavuşin, bölgedeki birçok kaya oyma yerleşimlerinden biri. Burayı diğerlerinden farklı kılansa, 1950’lerde başlayan kaya evlerin boşaltılma çalışmalarından sonra, yeni kurulan köyün bugün eski Çavuşin ile birlikte iç içe geçmiş olması. Yani burası Zelve’den farklı olarak yaşayan bir müze halinde bırakılmış.

Yeraltı Şehirleri: 

Kapadokya’da pek çok uygarlığa, sayısız topluma ev sahipliği yapmış 200’e yakın yeraltı şehri bulunuyor. M.S. üçüncü yüzyılda buraya yerleşen Hıristiyanlar bölgeyi eğitim ve düşünce merkezi haline getiriyorlar. Ancak binlerce yıl, yapılan saldırılara karşı savunma ve saklanma amacıyla da yer altı şehirleri inşa ediyorlar. Bu şehirlerden sadece birkaçı ziyaret edilebiliyor. En popüler olanları ise Derinkuyu ve Kaymaklı. Derinkuyu Yeraltı Şehri’nin sekiz katı da ziyaretçilere açık. Bir hava koridorunun etrafına inşa edilen şehirde ne kadar derine inerseniz inin havadaki oksijen miktarı değişmediğinden bir mimarlık harikası olarak kabul ediliyor. Şehir binlerce kişinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere yemekhane, kilise, ahır ve mezar odaları gibi farklı bölümlere sahip. Kaymaklı Yeraltı Şehri’nin ise sadece dört katı ziyaretçi kabul edebilecek durumda. Dar tünellerden yönlendirme işaretleri ile geçerken önünüze kilise ya da mahzen çıkabiliyor.

Defalarca gezmiş olsam da Kapadokya her gittiğimde beni ilk defa görüyormuşum gibi büyüler. Ama yine de  Cappadox Festivali'ne katılmak üzere Uçhisar' a vardığımda beni bekleyen deneyimin hatıramda bu kadar yer bırakacağını elbette önceden bilemezdim. Üç gün boyunca Kapadokya' nın çeşitli noktalarında düzenlenen sanat, açık hava, müzik ve gastronomi etkinlikleri kelimenin tam anlamıyla unutulmaz hatıralar yarattı. (cappadox.com)

Uçhisar Kalesi'nde kurulan sahnede yerli ve yabancı sanatçıların verdiği konserler dolunay ışığıyla büyülü atmosferlere dönüştü. Sabahları gün doğuşu Kızıl Vadide sessiz yürüyüşün ardından gerçekleştirilen konserlerle karşılandı . Kah bisiklet turlarında , pikniklerde vadilerde, bulduk kendimizi kah Uç Hisar Çiflik Evinde yoga ve meditasyon çalışmalarında. Bezirhanede ki   konserler kulaklarımızı, Museum Otel Maara Konaktaki şeflerin sofrası ve gurme tadımları damaklarımızı şenlendirdi. Göreme Perili Ozan'lar Vadisinde konserler izledik , kapanış gecesi sabaha kadar dolunayla parti yaptık. Velhasıl bu baharda Kapadokya tüm duyularımızı harekete geçirdi , her hücremizde yer etti . Sanırım artık her mayıs ayının festival haftasonunu Kapadokya'ya gidilecek olarak ajandalarımıza not edeceğiz. 


Çok bilinen rotalarıyla Kapadokya’yı gezip, bunun da dışına çıkabilmek için, herkesin kendi yolunu bulması, kendine özel manzarayı keşfetmesi gerekiyor. İşte en son Kapadokya seyahatimin keşifleri, haftasonumun incileri : 

Güray Müze: 

Ülkemizin sahip olduğu en büyük kültür, tarih ve doğal miraslarından biri olan Kapadokya Bölgesi’ndeki Avanos, Hititlerden beri sürmekte olan çömlekçilik geleneğine ev sahipliği yapmaktadır. Geçen sene açılan Güray Müze binlerce yıldır bölgede biriken tarih ve Avanos’ta babadan oğula geçen bu geleneksel el sanatının tarihi süreçteki gelişimini sergileyecek bir müze olarak bölgede görülmesi gereken yerlerden biri olmuştur. Kayaya oyularak, yerin 20 m altında 1600 m2 lik bir alana inşa edilen Müze üç bölümden oluşuyor: 

- 1. Bölüm: Antik Eserler Salonu 

- 2. Bölüm: Modern Eserler Salonu.

- 3. Bölüm: Sergi Salonu, Kafeterya ve içinde şöminesi olan bir Fuayedir.

Mimari yapısı ve konsepti müzeye dünyanın ilk ve tek yer altı seramik müzesi olma özelliğini kazandırmıştır.

Dünyaca ünlü Çağdaş dönem Türk sanatçılarının eserleri ve antik dönem buluntularla güzel bir koleksiyona sahip Güray Müze bölgenin tarihini yansıtma konusunda çağdaş ve başarılı bir kurum olmuş . Yıl boyu ziyarete açık Müze de sergi, toplantı , konser gibi sosyal ve kültürel aktiviteler de düzenlenmektedir. ( guraymuze.com)

Zelve Vadisinde Ses ve Işık Gösterisi:


Zelve Vadisinde  peribacalarının üzerine 3-D Mapping tekniğiyle ses ve ışık desteğinde görseller yansıtılarak gerçekleştirilen gösteride Kapadokya'nın oluşumu, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi anlatılıyor .her akşam 20:30 da gerçekleşen ve 40 dakika süren gösteri , 12 bin metrekareden, 21 bin metrekareye kadar alana sahip görsel yansıtımı ve destekleyici ses gösterisini içeriyor. Doğayla teknolojinin birleşimi olan, Kültür Bakanlığı destekli proje Kapadokya'nın nasıl oluştuğu sorusuna yanıt ve  Anadolu tarihinin de özeti şeklinde kesinlikle görülmeye, tecrübe edilmeye değer.sunuyoruz. (zelvemapping.com)


Zaman ve Mekan Açık Hava Heykel Müzesi : 

Avustralyalı sanatçı Andrew Rogers'ın, dünyanın 12 ülkesinde gerçekleştirdiği 'Hayatın Ritimleri' isimli land art (arazi sanatı) projesinin Türkiye ayağı 'Zaman ve Mekan', Nevşehir'in Göreme beldesi Karadağ mevkiinde yer alıyor . 2007 yılında başlayan ve 2009 sonlarında tamamlanan 'Zaman ve Mekân' adlı açık hava heykel müzesi için yaşlısı genci toplam 230 kişi çalışmış.Proje kapsamında Güzel Atlar Diyarı, Kapadokya'ya Yakışacak At, Kibele, Düven Taşı, Melek Yüzlü Kuş, Hayat Ağacı, Çift Gövdeli Tek Başlı Aslan, Taş Devri ve İlk Tapınak isimli heykeller yer alıyor. Kapadokyalıların da desteğiyle yapılan 8 heykel arasında iki kilometre mesafe bulunuyor. Heykeller deniz seviyesinden yaklaşık 450 kilometre yükseklikte. Uzaydan bakınca hepsini bir bütün olarak görmek mümkün. Heykelleri görmenin bir başka yolu ise balon turu. Öyle ki Kapadokya üzerinde yapılan turların güzergâhı, heykeller için değiştirilmiş. Giriş yolunu bulması biraz zor, ilerlemesi arazi aracı gerektirse de mutlaka yolunuzu düşürüp uzaydan  göremeseniz de içinden bu heykel parkını deneyimleyin. Helenistik de ziyaretinizi gün batımına denk getirirseniz , Kapadokya'nın unutulmaz gün batımı manzaralarından birini daha görsel şölen koleksiyonunuza eklemiş olursunuz. (andrewrogers.org )

Kapadokya Anadolu'nun ortasında tarih, kültür ve doğal güzellikler kaynağı . Ziyaretçilerine cömertçe sunuyor 60 milyon yıldır biriktirdiği mücevherlerini . Her ziyaretinizde Kapadokya yeni bir harikayla  sizi şımartmaya, şaşırtmaya devam ediyor. Bu karşılıksız cömertliğin tek beklentisi , yola dökülüp ,onun izini sürmeniz. Renklerine, kokularına, seslerine dahil olmanız .  O halde sizin de yola çıkma vaktiniz  . Ne dersiniz ? Haydi....

Yapmadan Dönme : 

Uç Hisardan kaleye çıkıp, çevreye 360 derece bakmadan , Argos Hotel veya Museum Hotelde yemek , konaklama veya kahve keyfi yapmadan 
KızılVadi de gün batışını izlemeden
Göreme de Karanlık kiliseyi ziyaret etmeden 
Zelve' de vadilerde yürüyüş yapmadan, akşam yapılan ses ve ışık gösterisini izlemeden 
Paşabağında üçlü bacaların resmini çekmeden 
Ihlara vAdisinde merdivenlerde ter dökmeden
Derin Kuyu, Kaymaklı veya diğer yeraltı şehirlerinden birinin labirentlerinde kaybolmadan
Avanos da çömlek yapmayı denemeden , Güray Müze' de seramik tarihini ve sanatını incelemeden
Ürgüp de testi kebabı yemeden , Sacred House Hotel' in spa sına deneyimlemeden
Kapadokya'yı balonla kuşbakışı görmeden 
Bölgenin adını veren güzel atlarla vadilerde dolaşmadan 
Bisikletle veya atv ile peribacalarının arasında kaybolmadan 
Günbatımında bölgenin yerel şaraplarının tadının keyfine bakmadan 

Kapadokya'yı deneyimledim deme .
















18 Mayıs 2016

Life : Anne Oldum !

Sonunda o da oldu !
Anne oldum !!
Taze , güzel bir Mayıs sabahında sakin sakin balkonda oturmuş çiçeklere bakıp, bitki çayımı yudumlarken kapı çaldı . Kargom gelmiş . Nihayet dedim , internet alışveriş canavarına dönüştüğüm günlerin gerçekle yüzmeyle anı gelmiş. Birinci kargo : evet ,aldığım aloevera ürünleri ... İkinci ? 

Açtım .... Bir pandacık bir de zarf ? Allah Allah yanlış kargo herhalde diye düşündüm. Zarfa baktım adıma düzenlenmiş?... Açtım ...

Anne olmuşum ! 
Evet ! 



Sevgili Pandalina lakaplı arkadaşım şahane bir yaşgünü hediyesi süprizi yapmış ve bana bir panda evlat edinmiş ! Bayıldım! Hep Sevgi'yle hatırlayacağım hediyelerimden oldu bu süpriz :) 


Dünyada 100’den fazla ülkede çalışmalar yürüten uluslararası bir doğa koruma kuruluşu olan WWF, çok güzel bir destek programı başlatmış . Evlat Edinme ! 

İnternet sitelerinden çok basit ve seri şekilde gerçekleştirebildiğiniz bir işlemle nesli tehlike altında bir türü kendiniz ya da sevdikleriniz için evlat edinerek o türü korumak için yürütülen çalışmalara destek olabilirsiniz. ( wwf.org.tr) . Kutup Ayısı, Panda, Kaplan veya Yunus gibi pek çok türden canlıyı evlat edinebilir ve onlar için, dünya için bir fark yaratabilirsiniz . 

Dünyadan başka evimiz yok . Onu koruyalım ...



25 Nisan 2016

Travel: Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik , Alaçatı'dan...



Mevsimlerden bahar olunca , doğayla beraber içimizde de bir uyanış, bir çiçek açma durumu kendini gösteriveriyor. Hal böyle olunca da bünye de seyyahlık olanlar dökülüveriyor yollara , türlü türlü çiçek , böcek , ağaç , su peşinde... İşte böyle bir yol hikayesi arka fon olarak Alaçatı ve çevresini buldu bu Bahar'da. Bir tatlı huzur, bir tutam lezzet almaya gittik Alaçatı' ya, 7. Ot Festivali'ne. Haydi buyurun...

Son yıllarda adı popüler tatil mekanları ve sörfe elverişli rüzgarı ile sık sık anılan Alaçatı 1990  yıllarına kadar kendi halinde, İzmir'in Çeşme ilçesine bağlı minicik bir yerleşim yeriydi. Önce sörf tutkunları keşfetti bu saklı Ege Kasabasını ardından 2000' lerde taş ev tutkunları geldi. 2001 yılında ilk butik otel açıldıktan sonra hızla ivme aldı ve yalnızca 3-4 yıl içinde Alaçatı Türkiye'nin en gözde tatil yörelerinden bir oldu. Kentsel sit alanı ilan edilen kasabada en genci 100 yaşında olan tarihi taş evlerin tamamı artık koruma altında. Geleneksel mimariye uygun olmayan ve çok katlı binaların yapılmasına da müsade edilmiyor . Bu kentsel mirasa sahip çıkış haliyle meyvesini vermiş ve Alaçatı Türkiye'nin en güzel ve başarılı butik otellerinin bulunduğu ,renkli, sevimli ve özellikli turizm bölgesi olmuş.

Alaçatı şahane butik otellere ve lezzetli mutfaklarıyla başarılı Restaurant ve Cafer'lere ev sahipliği yapsa da uluslararası arenada adını meşhur rüzgarları ve rüzgar sörfüne çok elverişli koylarıyla duyurmuştur. Alaçatı artık dünyanın en önemli rüzgar sörfü merkezlerinden birisidir. Birçok uluslararası yarışma burada yapılmaktadır. Rüzgar sörfü klüplerinin yer aldığı Yumru Koy'un kıyıdan kıyıya uzaklığı 1900 metredir. Üç bir tarafı kara ile çevrili, sadece güney kısmı açık olan bu koy son derece güvenlidir ve sörf için çok elverişlidir. Bu sebeple yerli ve yabancı pek çok sörfçünün çekim alanıdır.

Yalnız adı sörf ile anılan Alaçatı sahilleri sizi aldatmasın. Bölgedeki plajlar sadece sörfçüleri ağırlamıyor. Bu tertemiz Deniz ve şahane plajlar kah en güzel partilere mekan oluyor kah en doğal ve sakin günlere. Seçim sizin hangi plajı ve koyu seçerseniz . Her isteğe göre bir seçenek mevcut burada.

İlki 2010 yılında düzenlenen Ot Festivali ise , Alaçatı'nın kentsel ve kültürel değerlerine sahip çıkarak geliştirdiği turizm anlayışının ürünü olmuş. Çevre duyarlılığının ve doğal beslenmenin öneminin anlaşılmaya başlandığı bu dönemde, Alaçatı doğasının zenginliğini, otlarının çeşitliliğini tanıtmak ve bu otlarla pişirilen geleneksel yemeklerinin diğer kuşaklara aktarılması  için, bu festivali düzenlemeye başlamış. 
 
Her bahar, doğanın uyandığı, bin bir çeşit otun güneşe yüzünü gösterdiği bir dönemde bu festivali yapıyor Alaçatı. Doğallığını, sıcaklığını, renklerini ,tadlarını ekliyor zahmet edip, merak edip gelen ziyaretçilerinin anılarına. 
 
Bu bahar 7-10 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen 7. Ot Festivali programı epey yoğundu. Paneller, konserler, panayırlar, kortej, geziler , yemek yarışması, sergiler.... ( alacatiotfestivali.com) Fakat inanılmaz kalabalıktı! Öyle ki sokaklarda yürümek mümkün değildi. Alaçatılıların da aktardıklarına göre bu beldenin tarihinde gördüğü en kalabalık zamandı. Eh hal böyle olunca biz de otelimizin huzurlu bahçesinden, nilüfer havuzunun başından pek ayrılmadan geçirdik en yoğun gün olan cumartesiyi (methotelalacati.com).


Yeme-içmeye gelince, Alaçatı'dan Ege mutfağının en güzel örnekleri şahane dekorlarda çok zevkli  ve özenli sunumlarla karşınıza çıkıyor.  Bütün restoranlar iç dizaynlarıyla dekorasyon dergisinde kapak olmaya aday ve hemen hemen hepsinin bahçesi var. Rengarenk çiçekler içinde yenilen yemekler daha bir keyifli, daha bir hatırda kalıcı oluyor. . Kahvaltılar Alaçatı' da bir başka özenle ve keyifle servis ediliyor . Tıpkı bir ayin havasında servis yapılıyor. Bütün işletmeler misafirlerine bahçelerinden taze kopardıkları biber ve domateslerle, hakiki ballarla, en güzel zeytin çeşitleri, lor peyniri, organik köy yumurtası ve ev yapımı reçellerle festival tadında kahvaltılar sunuyor. 

Eh yeri gelmişken yeme- içme konusundaki favori mekanlarımı da paylaşayım: 

Geçen yaz açılan Cura hem mutfağı,hem harika ekibi ile en popüler mekanlardan biri olmayı hakkıyla kazandı. Saat 10:00 dan sonra hafif hareketlenen müzikle yemek sonrası biraz eğlence için biçilmiş kaftan . Asma Yaprağı ve Roka Bahçe Ege Mutfağının en güzel ve leziz örneklerini servis ediyor. Tuval yeri ve profesyonel ekibi sayesinde klasik halini aldı. Hacı Memiş mahallesinde ise Capari Bahçe ve Adı Memiş hem yemek, hem de birşeyler içmek için favori mekan . Onu yine bir klasik Dutlu Kahve ve Agrilia takip ediyor. Yavaş Yemek akımını destekleyen Laganza ' da hoş mekanlar arasında. Gelgelelim balık konusuna...  Hem Alaçatı Port ' da , hem Çeşme Marina'da hem de Alaçatı köy içinde yeri olan Ferdi Baba tartışmasız en başarılı balık restoranı . Meze seçiminde epey zorlanacaksınız ! Benim favorim köy içindeki Ferdi Baba . Kahvaltı için Alavya Otel'in kafesi Mitu şahane bir açık büfe hazırlıyor. Hem doğal malzemelerle oluşturduğu sunumu , hem de lezzeti insanı mutlu ediyor. İmren köyün en eski tatlıcısı , serpme kahvaltısı şahane. Hatta sakızlı kahve ve sakızlı muhallebi keyfini de burada yapın derim . Dondurmasını da unutmamak lazım elbette. Meydanda ki Köşe Kahve ise akşamüstü birşeyler içmek ya da kahve - tatlı ikilisine dadanmak için en favori mekan. Tartlar harika uyarıyorum ! Kalori hesapları fena şaşar. 

Geceye devam adresleri ise şöyle Traktör ve Zeplin hem bişeyler içmek , hem müzik dinlemek , hem de sokakta akan insan trafiğine dahil olmak için ideal . Daha çok volüm ve daha geç saatleri hedefliyorsanız Tektekçi ve Göz Lounge sizi mutlu eder. Eğer sabahın ilk ışıklarını görmem lazım diyorsanız o zaman Alaçatı Port'daki gece klüplerine buyuracaksınız. Alaçatı her isteğe ve yaş gurubuna göre alternatifler sunuyor. 

Alaçatı'dan öne çıkan bir başka aktivite de alışveriş. Köyde dolaşırken herbiri birbirinden ilgi çekici tasarım ürünleri mağazalarına girmekten kendinizi alıkoyamayacaksınız. Bazen , Fuşya , Post Card , Rue 1387 ye bakmanızı tavsiye ederim.Ya da antika merakınız varsa, antika dükkanlarının hepsi bir derya sizin için . Karıştırın karıştırabildiğiniz kadar! Caminin yanında kurulan antika pazar ya da cumartesi günleri kurulan Alaçatı Pazarı da içinizdeki alışveriş canavarını mutlaka harekete geçirecek adreslerden . Bu minicik Ege köyünde öne çıkan bir başka alışveriş konusu daha var: Sanat . Evet Alaçatı'da güzel koleksiyonlara ev sahipliği yapan, çok başarılı sanat galerileri var . Almasanız bile resim ve heykel çalışmalarına mutlaka göz atın derim. 

Alaçatı minicik bünyesinde pek çok renk, lezzet, emek, tasarım ve enerjiyi barındıran müstesna bir belde . Yüzyıllardır koruduğu kentsel ve kültürel mirasını ve birikimini tasarımla ve estetikle yoğurarak bütün olarak kendini ürünleştirip markalaşma yolunda emin adımlarla yürüyor. Her seferinde Alaçatı'nın daracık sokaklarında, taş binalarında, renklerinin ve tadlarının peşine düşmek için derin bir özlem duyuyorsunuz. Buraya yaptığınız her seyahat bir hazine avına, bir lezzet ve estetik keşif turuna dönüşüyor. Dinlenmenin, güneşin ve berrak Ege Deniz'inin keyfi yanında , ruhunuz da besleniyor ve dinginleşiyor. 

Herkese değişik renklerle görünür Alaçatı. Bunlar benim renklerim ,O'ndan bana kalanlardı.. Bu baharda bir hafta sonu dahi olsa , umarım siz de , Alaçatı'nın yolunu tutar, renklerinin, lezzetlerinin ve güzelliklerinin keşfine koşarsınız. Siz de kendi renklerinizi , kendi hikayenizi bulursunuz...




15 Şubat 2016

Life: Valentines


Birak kalbin kanatlansin ... Mutlu sevgililer gunu ❤️


Let your heart fly ... Happy Valentine's ❤️

17 Ocak 2016

Life: Mucizeler Heryerde


Huzurlu bu pazar sabahinda pencerenin onune oturmus bir taraftan bitki cayimin keyfini suruyor, birtaraftan da kitabimi okuyordum. 

Kitabimda yalniz olmadigimiz, hayatin kucuk, buyuk mucizelerle ve isaretlerle dolu oldugunu anlatan kismini altini isaretleyerek okuduktan birkac dakika sonra , yukarida resmini koydugum kalp seklindeki tas bana hediye geldi 😉 

Bu pazar minicik bir tas beni gulumsetti ve hayata dair daha umutlu , daha coskulu olmami hatirlatti . 

Biz fark edersek yasam gercekten de kucuk, buyuk suprizlerle , isaretlerle dolu ..

Belki de Rumi ' nin dizelerinde anlattigi gibi:

Gorene, 
Kore ne ! 

Etrafinizdaki mutluluk firsatlarina kor kalmayin ! 
Sevgilerle...

4 Ocak 2016

Life: Taze Yil , Taze Hafta Basi / Fresh Year , Fresh Monday


Sevgili Gecmis, 
Tesekkurler vermis oldugun dersler icin ..

Sevgili Gelecek 
Ben  hazirim ! 

❤️❤️❤️❤️

Dear Past,
Thank uou for the lessons .. 

Dear Future , 
I am READY !