25 Nisan 2016

Travel: Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik , Alaçatı'dan...



Mevsimlerden bahar olunca , doğayla beraber içimizde de bir uyanış, bir çiçek açma durumu kendini gösteriveriyor. Hal böyle olunca da bünye de seyyahlık olanlar dökülüveriyor yollara , türlü türlü çiçek , böcek , ağaç , su peşinde... İşte böyle bir yol hikayesi arka fon olarak Alaçatı ve çevresini buldu bu Bahar'da. Bir tatlı huzur, bir tutam lezzet almaya gittik Alaçatı' ya, 7. Ot Festivali'ne. Haydi buyurun...

Son yıllarda adı popüler tatil mekanları ve sörfe elverişli rüzgarı ile sık sık anılan Alaçatı 1990  yıllarına kadar kendi halinde, İzmir'in Çeşme ilçesine bağlı minicik bir yerleşim yeriydi. Önce sörf tutkunları keşfetti bu saklı Ege Kasabasını ardından 2000' lerde taş ev tutkunları geldi. 2001 yılında ilk butik otel açıldıktan sonra hızla ivme aldı ve yalnızca 3-4 yıl içinde Alaçatı Türkiye'nin en gözde tatil yörelerinden bir oldu. Kentsel sit alanı ilan edilen kasabada en genci 100 yaşında olan tarihi taş evlerin tamamı artık koruma altında. Geleneksel mimariye uygun olmayan ve çok katlı binaların yapılmasına da müsade edilmiyor . Bu kentsel mirasa sahip çıkış haliyle meyvesini vermiş ve Alaçatı Türkiye'nin en güzel ve başarılı butik otellerinin bulunduğu ,renkli, sevimli ve özellikli turizm bölgesi olmuş.

Alaçatı şahane butik otellere ve lezzetli mutfaklarıyla başarılı Restaurant ve Cafer'lere ev sahipliği yapsa da uluslararası arenada adını meşhur rüzgarları ve rüzgar sörfüne çok elverişli koylarıyla duyurmuştur. Alaçatı artık dünyanın en önemli rüzgar sörfü merkezlerinden birisidir. Birçok uluslararası yarışma burada yapılmaktadır. Rüzgar sörfü klüplerinin yer aldığı Yumru Koy'un kıyıdan kıyıya uzaklığı 1900 metredir. Üç bir tarafı kara ile çevrili, sadece güney kısmı açık olan bu koy son derece güvenlidir ve sörf için çok elverişlidir. Bu sebeple yerli ve yabancı pek çok sörfçünün çekim alanıdır.

Yalnız adı sörf ile anılan Alaçatı sahilleri sizi aldatmasın. Bölgedeki plajlar sadece sörfçüleri ağırlamıyor. Bu tertemiz Deniz ve şahane plajlar kah en güzel partilere mekan oluyor kah en doğal ve sakin günlere. Seçim sizin hangi plajı ve koyu seçerseniz . Her isteğe göre bir seçenek mevcut burada.

İlki 2010 yılında düzenlenen Ot Festivali ise , Alaçatı'nın kentsel ve kültürel değerlerine sahip çıkarak geliştirdiği turizm anlayışının ürünü olmuş. Çevre duyarlılığının ve doğal beslenmenin öneminin anlaşılmaya başlandığı bu dönemde, Alaçatı doğasının zenginliğini, otlarının çeşitliliğini tanıtmak ve bu otlarla pişirilen geleneksel yemeklerinin diğer kuşaklara aktarılması  için, bu festivali düzenlemeye başlamış. 
 
Her bahar, doğanın uyandığı, bin bir çeşit otun güneşe yüzünü gösterdiği bir dönemde bu festivali yapıyor Alaçatı. Doğallığını, sıcaklığını, renklerini ,tadlarını ekliyor zahmet edip, merak edip gelen ziyaretçilerinin anılarına. 
 
Bu bahar 7-10 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen 7. Ot Festivali programı epey yoğundu. Paneller, konserler, panayırlar, kortej, geziler , yemek yarışması, sergiler.... ( alacatiotfestivali.com) Fakat inanılmaz kalabalıktı! Öyle ki sokaklarda yürümek mümkün değildi. Alaçatılıların da aktardıklarına göre bu beldenin tarihinde gördüğü en kalabalık zamandı. Eh hal böyle olunca biz de otelimizin huzurlu bahçesinden, nilüfer havuzunun başından pek ayrılmadan geçirdik en yoğun gün olan cumartesiyi (methotelalacati.com).


Yeme-içmeye gelince, Alaçatı'dan Ege mutfağının en güzel örnekleri şahane dekorlarda çok zevkli  ve özenli sunumlarla karşınıza çıkıyor.  Bütün restoranlar iç dizaynlarıyla dekorasyon dergisinde kapak olmaya aday ve hemen hemen hepsinin bahçesi var. Rengarenk çiçekler içinde yenilen yemekler daha bir keyifli, daha bir hatırda kalıcı oluyor. . Kahvaltılar Alaçatı' da bir başka özenle ve keyifle servis ediliyor . Tıpkı bir ayin havasında servis yapılıyor. Bütün işletmeler misafirlerine bahçelerinden taze kopardıkları biber ve domateslerle, hakiki ballarla, en güzel zeytin çeşitleri, lor peyniri, organik köy yumurtası ve ev yapımı reçellerle festival tadında kahvaltılar sunuyor. 

Eh yeri gelmişken yeme- içme konusundaki favori mekanlarımı da paylaşayım: 

Geçen yaz açılan Cura hem mutfağı,hem harika ekibi ile en popüler mekanlardan biri olmayı hakkıyla kazandı. Saat 10:00 dan sonra hafif hareketlenen müzikle yemek sonrası biraz eğlence için biçilmiş kaftan . Asma Yaprağı ve Roka Bahçe Ege Mutfağının en güzel ve leziz örneklerini servis ediyor. Tuval yeri ve profesyonel ekibi sayesinde klasik halini aldı. Hacı Memiş mahallesinde ise Capari Bahçe ve Adı Memiş hem yemek, hem de birşeyler içmek için favori mekan . Onu yine bir klasik Dutlu Kahve ve Agrilia takip ediyor. Yavaş Yemek akımını destekleyen Laganza ' da hoş mekanlar arasında. Gelgelelim balık konusuna...  Hem Alaçatı Port ' da , hem Çeşme Marina'da hem de Alaçatı köy içinde yeri olan Ferdi Baba tartışmasız en başarılı balık restoranı . Meze seçiminde epey zorlanacaksınız ! Benim favorim köy içindeki Ferdi Baba . Kahvaltı için Alavya Otel'in kafesi Mitu şahane bir açık büfe hazırlıyor. Hem doğal malzemelerle oluşturduğu sunumu , hem de lezzeti insanı mutlu ediyor. İmren köyün en eski tatlıcısı , serpme kahvaltısı şahane. Hatta sakızlı kahve ve sakızlı muhallebi keyfini de burada yapın derim . Dondurmasını da unutmamak lazım elbette. Meydanda ki Köşe Kahve ise akşamüstü birşeyler içmek ya da kahve - tatlı ikilisine dadanmak için en favori mekan. Tartlar harika uyarıyorum ! Kalori hesapları fena şaşar. 

Geceye devam adresleri ise şöyle Traktör ve Zeplin hem bişeyler içmek , hem müzik dinlemek , hem de sokakta akan insan trafiğine dahil olmak için ideal . Daha çok volüm ve daha geç saatleri hedefliyorsanız Tektekçi ve Göz Lounge sizi mutlu eder. Eğer sabahın ilk ışıklarını görmem lazım diyorsanız o zaman Alaçatı Port'daki gece klüplerine buyuracaksınız. Alaçatı her isteğe ve yaş gurubuna göre alternatifler sunuyor. 

Alaçatı'dan öne çıkan bir başka aktivite de alışveriş. Köyde dolaşırken herbiri birbirinden ilgi çekici tasarım ürünleri mağazalarına girmekten kendinizi alıkoyamayacaksınız. Bazen , Fuşya , Post Card , Rue 1387 ye bakmanızı tavsiye ederim.Ya da antika merakınız varsa, antika dükkanlarının hepsi bir derya sizin için . Karıştırın karıştırabildiğiniz kadar! Caminin yanında kurulan antika pazar ya da cumartesi günleri kurulan Alaçatı Pazarı da içinizdeki alışveriş canavarını mutlaka harekete geçirecek adreslerden . Bu minicik Ege köyünde öne çıkan bir başka alışveriş konusu daha var: Sanat . Evet Alaçatı'da güzel koleksiyonlara ev sahipliği yapan, çok başarılı sanat galerileri var . Almasanız bile resim ve heykel çalışmalarına mutlaka göz atın derim. 

Alaçatı minicik bünyesinde pek çok renk, lezzet, emek, tasarım ve enerjiyi barındıran müstesna bir belde . Yüzyıllardır koruduğu kentsel ve kültürel mirasını ve birikimini tasarımla ve estetikle yoğurarak bütün olarak kendini ürünleştirip markalaşma yolunda emin adımlarla yürüyor. Her seferinde Alaçatı'nın daracık sokaklarında, taş binalarında, renklerinin ve tadlarının peşine düşmek için derin bir özlem duyuyorsunuz. Buraya yaptığınız her seyahat bir hazine avına, bir lezzet ve estetik keşif turuna dönüşüyor. Dinlenmenin, güneşin ve berrak Ege Deniz'inin keyfi yanında , ruhunuz da besleniyor ve dinginleşiyor. 

Herkese değişik renklerle görünür Alaçatı. Bunlar benim renklerim ,O'ndan bana kalanlardı.. Bu baharda bir hafta sonu dahi olsa , umarım siz de , Alaçatı'nın yolunu tutar, renklerinin, lezzetlerinin ve güzelliklerinin keşfine koşarsınız. Siz de kendi renklerinizi , kendi hikayenizi bulursunuz...