12 Eylül 2014

Travel: Bergama

Bergama : Yazının , Bilimin ve Bilgeliğin Diyarı...



Bu yaz bir akşam üzeri düştü yolum Bergama'ya... Bir zaman makinesine bindim ve tarihte gezintiye çıktım. Gördüm, dokundum, hissettim ve içselleştirdim ... 

Bergama Kültür ve Sanat Vakfı (berksav.org) başkanlarından Macit Gönlügür' ün tariflediği gibi : 

Bergama' da doğan, Bergama'lı olan, Bergama' ya gelen, Bergama' da çalışan, Bergama'da yaşayan, Bergama ' dan ayrılan ve Bergama' yı tanıyan herkes Bergamalıdır (!) 

İşte ben de Bergama'yı gezdiğim o gün batışında Bergama'lı oldum . Kalbim orada kaldı .. 

Bergama'dan bana kalanlar da burda sizlerin kabul ve şefkatine sunuldu : 

Helenistik dönemin en büyük kütüphanelerinden birisi olan Bergama Kütüphane' si parşömen üzerine yazılmış 200 bin eseri barındırmaktaydı . Aynı dönem rekabet içinde bulundukları İskenderiye Kütüphanesi' ni geçmesinden endişe eden Mısır kralı Ptoleme Epiphenes ( MÖ. 205-182) Bergama' ya papirüs ticaretini yasaklamıştı . Bunun üzerine daha önceden de kullandıkları, keçi ve koyun derisinden elde ettikleri, parşömeni daha da geliştiren Bergamalılar, neme papirüsten daha dayanıklı olan bu malzemeyi yapraklar haline getirip kullandılar. Böylece kesilen parşömen yapraklarının iple bağlanarak biraraya getirilmesinden oluşan ve bugünkü kitapların ilk hali olan Codexler' in yolunu açmışlar. Ne yazık ki rekabet içinde olan bu iki değerli kütüphane de farklı zamanlarda aynı sonu paylaşmış , bilgelik hazinelerini savaşın acımasız alevlerinde yitirmişlerdir. Ve tabi ki insanlık da bu yokluktan nasibini bilgeliği aramak zorunda kalarak almıştır... 

Bugün İzmir' in 103 km. Kuzeyinde yer alan Bergama ilçe merkezinde, MÖ. 282-133 arasında Pergamon Krallığı olarak tarihe iz bırakmış Pergamon'un zarif kütüphanesi dışında, Athena Tapınağı, tiyatrosu, sarayları gibi önemli yapıları barındıran şehir akropolünü görmek hala mümkündür: 

Yüzyıllara meydan okuyan 10 bin kişilik tiyatro akropolün yamacından hala gurula bakar vadiye .. Kentin koruyucusu sayılan zeka ve savaş tanrıçası Athena adına yapılan tapınak ise bugün sadece temel kalıntıları ile varlığını hatırlatır tiyatro terasında..


Güneydeki terasta , dünya harikaları listesinde bulunan  Zeus Sunağı'nın temel kalıntıları üzerinde bugün iki ulu ağaç yükselir, anıtın ihtişamını hatırlatan ... Zira orijinal tapınak Berlin' de yerleştirildiği müzeye adını vererek, Pergamon Museum' da ( sbm.museum ) sürdürmektedir yıllara olan şahitliğini.. Bir Berlin ziyaretinizde uğrayıp anavatanından selam iletirsiniz (!) Eminim her ne kadar müze çatısıyla sınırlandırılmiş da olsa keyif alırsınız onu görmekten ..

Sessiz sütunları göğe ulaşan Trajaneum akropolün en yüksek terasından kente bakar. Kral sarayları, arsaneller, agoralar, gymnasionlar ve Dionysos Tapınaği kalıntılarıyla Bergama Krallığı,nın akropolü hala nefes alan, yaşayan bir şehirdir. 

Akropolün karşi tepesinde dönemin en büyük tıp merkezi olan Asklepion yer alır: 

 Bu merkez zamanının ünlü hekimlerini yetiştiren bir tıp okulu ve dünyanın ilk psikiyatri hastanesi olarak tarihe geçmiştir. Asklepion asırlar önce bünyesindeki değerli hekimlerin nezaretinde, müzik terapileri, çamur banyoları, su ve spa terapileri, meditasyon, telkin, doğal bitkisel karışımlar, masaj, aromaterapi ve özel diyetler gibi yöntemlerle şifa dağıtırdı. 


" Ölümün yasak olduğu, vasiyetlerin hiç açılmadığı şehir .. " sloganıyla tanınan Asklepion' un tedavide kullanılan kutsal olduğuna inanılan şifalı su kaynağı bugün hala faaldir. Binlerce yıldır şifa dağıtan kaynak,  bugün ziyarete gelen misafirlerine hediye olarak sunmaktadır kutsal sularını. 

Asklepion'u Bergama' ya bağlayan kutsal yol günümüzde  ayakta kalan birkaç sütunuyla sizi merkezin kutsal alanı Propylon'a götürür. Buradan hemen sonra , sağ tarafta kütüphane kalıntıları ve kuzey stoanın batı ucunda yer alan yarım daire şeklindeki 3500 kişilik tiyatro karşılar sizi . Bu kutsal alanda uyku ve tedavi odaları, telkin tedavisi için kullanılan tünel ve alanın kuzeybatı köşesinde latinler yani genel tuvaletlerin kalıntıları yer alır. 
 

Asklepion'da tedavi olan hastalar ayrılırken tapınağı ziyaret eder, maddi olanakları doğrultusunda yardımda bulunur ve giderken iyileşen organının seramik, küçük bir kopyasını buraya bırakırdı. Bu seramik organların çoğu Bergama Müzesi'ndedir. Yine üzerindeki yılanı figürü tıbbın sembolü haline gelen sütun da müzede sergilenmektedir .

Aşağı kent kısmında yer alan Bugün Bergama İlçesi' nin merkezi olan Kızıl Avlu ve Serapis Tapınağı Antik Bergama Kenti'nin en büyük yapısıydı. MS. 2. Yüzyılda Roma döneminde Mısır Tanrıları' ndan Osiris ( Serapis) adında yapılmıştır. Yapının üzerindeki mermer kaplamalar dökülmüş ve kırmızı tuğlalar açığa çıkmıştır bu sebeple halk arasında Kızıl Avlu veya Kızıl Bazilika diye anılmaktadır. Ayrıca bu kilise İncil'de adı geçen ve bugün yeri bilinen tek kilisedir. 

Zengin tarih ve bilgelik mirasının yanında Bergama sıcak insanı , dokuma el sanatları ve tarihi evleriyle de hatırlanmaktadır . Bu tarihi binalar bugün otel ve pansiyonlara dönüştürülerek Bergama ' nın ziyaretçilerine hizmet vermektedir. İşte bu yaz ben de kaldığım böyle bir tarihi, Bergama Evi' nin avlusunda oturmuş,  binlerce yıldır tepeden ziyaretçilerine bakan Akrapolisi izlerken ne kadar şanslı olduğumu düşünüyordum... Günün azalan ışıkları yavaş yavaş karanlığa teslim olurken Akropolün Nazlı ve mağrur duruşu kare kare ölümsüzleşiyordu benim hatıralarımda...

Bergama da yolda bir yazılı kağıt bulunsa, saklanır en azından bir ağaç kovuğuna yerleştirilir, korunsun diye derler.. Ne de olsa söz uçar yazı kalır demiş büyükler... Ben de yüreğimde, hatıramda iz bırakan Bergama yı yazdım .. Hep hatırlansın ve günün birinde yolunuz düşsün siz de Bergama' lı olun diye .. Kimbilir belki bir gün siz de Asklepion' da şifalı sularından içmek ister , Akrapolün Tiyatrosu'nda binlerce yılların melodilerini içinizde hissetmek istersiniz...   http://www.bizimanadolu.com.tr/sayfa/kurumsal/gunluk-gazete/7.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder