29 Mart 2015

Travel: Eğlencenin Rotası : Mykonos



Ege Denizi'nde Cruise turuna çıkarsanız yolunuz mutlaka eğlence adası Mykonos ve romantizm adası Santorini'den geçecektir. Turkuaz Ege sularında inci tanesi gibi parlayan bu iki ada , ziyaretçilerine sundukları farklı atmosfer ve deneyimlerle, renkli tatil anıları arasında en unutulmaz kareler olarak yerlerini alırlar. İşte ben de, sizlere bu anılardan payıma düşeni keyifle aktarmak istiyorum. Haydi güverteye, rota da bu hafta Mykonos var! 

Ege Denizi'ndeki Kiklad Adaları arasında yer alan alan Mykonos, sabahın ilk ışıklarına kadar süren renkli gece hayatı ile Avrupa Jet sosyetesinin de tercihi olmakla birlikte, Yunan adalarının en gözde ve en çok ziyaret edilen yeridir.1453’ten 1832’ye kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalan granit oluşumlu, bu güzel ada 86 km² yüzölçümüyle  10.134 kişiye ev olmaktadır.

Küçük sokaklarını süsleyen begonvilleri, mavi panjurlu beyaz evleri, neşeli kafeleri,restaurantları ve barlarıyla cıvıl cıvıl bir ada Mykonos. Her sokak ayrı renk ve süprizle dolu. Gördüğünüz her evi, her mağazayı fotoğraflamak istiyorsunuz. Dünyanın en ünlü markalarının bulunduğu ve adaya özgü hediyelik eşyaların satıldığı, çeşit çeşit Mağazalar  Hora’da yoğunlaşmış .Keten ve dantel perdeler Mykonos’ta en çok satılan eşyalardan ve çok güzeller. Daracık Mykonos sokaklarındaki Kuyumcularda eski Bizans takılarının kopyalarını bulabilirsiniz. Adım başı yer alan galerilerde ise müzelerdeki antik objelerin kopyaları dikkat çekecek güzellikte.Estetiğin eğlenceyle harmanlandığı, beş duyuya hitap eden bu sahil kasabasında görülecek ve deneyimlenecek pek çok şey var .

Mykonos Gezilecek Yerler ilk sırasında bulunan Mykonos Little Venice, denize sıfır kafelerin ve restaurantların bulunduğu yer. Bölge özellikle akşam saatlerinde çok yoğun oluyor. Denizden sonra bu bölgede zevkinize göre bir şeyler yiyebilir veya günbatımında, manzaraya karşı kahvenizi içebilirsiniz.

Adanın merkezi Chora’da bulunan ve 16. yy’dan bugüne gelen yel değirmenleri Mykonos’un en çok dikkat çeken yapılarından biri.Eskiden 16 adet olan ama günümüze sadece 5 adet olarak ulaşabilmiş yel değirmenlerinde günü batırmak harika bir deneyim. Fotoğraf çekmeyi sakın unutmayın.

Ada sokaklarında dolaşırken keyifle ortalıkta dolaşan ve poz veren bir pelikana rastlarsanız şaşırmayın. Adanın maskotu Petros'la tanışın. Uğur kabul edilen Pelikan Petros’un ilginç bir hikayesi var; 1950 kışındaki büyük fırtınada Ada’ya zorunlu iniş(düşüş) yapan Pelikanı  Ada’lılar  bağırlarına basar ve Petros adını verirler. Pelikan’ın gelişiyle beraber Ada’nın kaderi sakin bir balıkçı köyü olmaktan, dünyanın en ünlü eğlence merkezlerinden biri olmaya doğru bir değişim yaşamaya başlar. Ancak 1985’te Pelikan Petros bir arabanın altında kalarak can verir. Bu gün Ada’nın sokaklarında serbestçe dolaşan, Petros’un yerine getirilen 2.Petros’tur ve ziyaretçilere hoş bir ev sahipliği yapmaktadır.
  
Mykonos adasında toplu taşıma otobüslerle sağlanıyor fakat çok kısıtlı sayıda. Bu nedenle araç kiralama çok yaygın. Otomobil, atv ve motor kiralama tercih ediliyor. Mykonos Town bölgesinden plajlara deniz taksi imkanı da tercih edilen alternatifler arasında. 89 km sahil şeridine sahip,Mykonos sayıları onbeşi bulan plajlara ev sahipliği yapar. Mykonos limanına en yakın olanları Malalianos ve kalabalık Tourlos plajlarıdır. Mykonos Adası’nın en iyi plajları olan Paradise(cennet), Super Paradise, Agrari ve ya Elia’yı görmenizi tavsiye ederim . Bunlardan Super Paradise bir çıplaklar plajıdır, yoğunlukla gayler tarafından tercih edilse de akşam üstü partileri Adada tatil yapan herkesin ilgisini çeker. Elia ise en sonda olduğundan, Ada’nın göreceli en sakin plajıdır.


Mykonos eğlence adası olarak Ün yapmış olsa da aslında derin bir tarihe ev sahipliği de yapmaktadır. Mykonosa yalnızca 6,5 km uzaklıktaki Delos Adası Kiklad Adalar Grubu içinde arkeoloji bakımından en önemlisidir. Hatta ‘daire’ anlamına gelen Yunanca ‘kyklos’tan türeyen kiklad, diğer Adalar’ın Delos etrafında olan dairesel duruşları dolayısıyla bu şekilde adlandırılmıştır. 5 kilometrekarelik yüzölçümüyle Delos Adası, Antik Yunan Dini olan ‘mitoloji’ye göre, Tanrı Apollon ile Tanrıça Artemis’in doğum yeridir. Antik zamanlarda burada bir yerleşim de vardı. Antik tiyatro, zengin mozaiklerle süslü evler, Apollon Tapınağı ve Aslanlı Yol, Delos Harabeleri’nde görülebileceklerden yalnızca bir kaç örnektir. Bu gün modern hiç bir yerleşimin olmadığı Delos’a rehberli bir tur eşliğinde gitmenizi tavsiye ederim.Delos tarihi bölgesinden getirilmiş antik Yunan zamanından kalma çanak-çömlek, mezar taşları, taklar, bir Herkül heykeli Mykonos'daki Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.

Bu Müzenin yanında ,Antik zamanlardaki denizcilikle ilgili araç gereçlerin ve amfora, eski paral vb. Gibi sualtı buluntularının sergilendiği Denizcilik Müzesi ve geleneksel tarım aletlerinin görülebildiği bir açık hava müzesi olan Kültür Müzesi Mykonos' da gezilebilecek diğer kültürel alanlardır.

Ada da bir başka görülmesi gereken yer ise sayıları 500’ü geçen kiliselerdir. Ada'ya tepeden bakan Parapotiani Kilisesi görsel bakımdan en dikkat çekici olandır. Bunun sebebi de beş ayrı küçük kilisenin tek bina olarak birleştirilmesiyle ortaya çıkan ilginç asimetrik görüntüdür. Fotoğraf tutkunlarının görmesi gereken kilise Meryem Ana’ya adanmıştır.

Mykonos ruhu besleyen renklere ve aktiviteye sahip cazibeli bir ada. Insan burda vaktin nasıl aktığını gerçekten fark edemiyor. Ama, hareketli Mykonos plajlarında bronzlaşıp, gece eğlencelerinde birkaç gün geçirip bolca eğlenip ama biraz yorulunca rotayı Santorini kıyılarına çevirme zamanı gelmiştir.  Eğlencenin üstüne cennet misali bir adada sakin birkaç gün tatili tamamlamak için ideal bileşendir. Sonraki limanımız : Santorini...

15 Mart 2015

Travel :Hierapolis'te Bahar'ın İşaretleri

 

Eğer Hierapolis'e Mart Ayında geldiyseniz ve Güney Kapısı'ndan girip yürüyüş yolunun Tiyatroya giden kolunda Sırt boyunca yürürseniz , aşağı şehrin merkezine doğru baktığınızda ,yemyeşil çayırın içinde kırmızı dalgalar halinde gelincikleri fark edersiniz. Ve televizyondaki kar,yağmur haberlerine inat Bahar'ın geldiğini anlarsınız. Şehrin yerleşim alanlarının yerinde uzanan parlak yeşil çayırda incecik gövdeleriyle Güneş'e uzanan gelincikler şehrin yeni sakinleri olarak selamlar sizi , içiniz neşeyle dolar. İşte Azize Philippe Marthyrion 'a bakan tepede gelincikler içinde uzanmış şehri seyrederken, Antik Çağlar'dan beri beyaz travertenleriyle ve termal hamamlarıyla ünlü Hierapolis beni bu baharda başka renkleri ve başka sakinleriyle büyüledi .


Denizli'nin  18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis, bir çok tapınak ve diğer dinsel Yapıya  ev sahipliği yapmasından dolayı Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak anılır. Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır. Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer almaktadır. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Antik kaynaklarda, kentin Hellenistik dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz. Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Pergamon Krallığı zamanında II. Eumenes tarafından M.Ö. 2. yy. başlarında kurulduğu ve Bergama'nın efsanevi kurucusu Telephos'un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera'dan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir. Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki M.S. 60 yılındaki büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, M.S. 4. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), M.S. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Filipus' un burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. M.S. 395 yılında Bizans yönetimine geçen Hierapolis, Piskoposluk merkezi oldu. 12. yüzyıl sonlarına doğruysa Anadolu Selçukluları'nın sınırları dahilinde kalmıştır. 

Bugün Hierapolis antik kentinde; Nekropol, Domitiyan yolu ve kapısı, kare alan içine oturtulmuş Oktokonus tapınağı, tiyatro, Frontinus caddesi ve kapısı, Agora, Kuzey Bizans Kapısı, Güney Bizans Kapısı, Gymnasium, Tritonlu Çeşme Binası, Apollon Kutsal Alanı, Su Kanalları ve Nympheumları, Surlan, Aziz Philippus Martynonu ve köprüsü, Direkli Kilisesi, Nekropol Alanı, Katedral ve Roma Hamamı kalıntıları bulunmaktadır. Ve uzun bir yürüyüş rotasıyla bu kalıntıların hepsi görülebilmektedir. Bu sebeple sehri keşfetmek için en uygun zaman ılık bahar aylarıdır. Hem bu dönemde rotaya şehrin kalıntılarının yanında, Ege coğrafyasının şahane bitki ve canlı çeşitliliği de dahil olmaktadır.


Gezi rotasının en göz alıcı duraklarından olan Tiyatro kapasitesinin 9.500 kişi olmasından dolayı şehir nüfusunun 95.000-100.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir.Tiyatrosunun tasarımından burada gladyatör dövüşleri yapıldığı anlaşılır. Sahne altındaki çukurluk bölümle oturma sıraları arasında seyircileri vahşi hayvanlardan korunmak için yaklaşık bir metrelik yükseklik farkı vardır. Zaman içinde birçok kere düzenleme ve restorasyondan geçmiş Tiyatro en son üç katlı tiyatro binası ve heykelleriyle ihtişamlı bir görünüme kavuşmuştur . Bugün iki katı ayakta olan yapı antik dönemindeki görünüşü hakkında fikir vermektedir.

Tedavi amacıyla da kullanılan Pamukkale yeraltı suları (travertenler) sayesinde Hierapolis tarih boyunca turist çekmiştir.Antik kent döneminde Büyük hamam, yolcuların yıkanarak şehre girmeleri için şehrin dışına inşa edilmiştir. Ama bunun haricinde şehirde çeşitli ebatlarda yaklaşık 15 adet hamam bulunmaktaydı. Bugün ise içinde hala sütunların bulunduğu Antik Havuz hem Şifalı Suları ,hem de tarihi dekorundan dolayı yerli ve yabancı pek çok ziyaretçiyi ağırlamaktadır. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır. Travertenler görsel zenginliğin yanı sıra kalp rahatsızlıkları romatizma,mide, göz ve deri rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.

Hierapolis Kentinin en büyük yapılarından biri olan Roma Hamamı, 1984 yılından bu yana Hierapolis Arkeoloji Müzesi olarak hizmet vermektedir. Müzede Hierapolis kazılarından çıkan eserlerin yanında Laodikeia, Colossae, Tripolis, Attuda gibi Lycos (Çürüksu vadisi) kentlerinden gelen eserler de bulunmaktadır. Ayrıca Tunç Çağı’nın en güzel örneklerini veren Beycesultan Höyüğü’nden elde edilen eserler müzenin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.

Hierapolis ve Pamukkale Travertenleri 09.12.1988 tarihinde hem doğa hem de kültürel miras olarak UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır. Bu nadide Termal kent coğrafyasındaki pek çok su kaynağıyla Dünya'nın dikkatini üzerine çekmiştir. 5 km yakınındaki Karahayıt da çıkan demir yoğunluklu kırmızı Termal su da bölgedeki önemli doğal zenginliklerdendir. Beyaz ve kırmızı su kaynağının beraber bulunduğu Dünya'daki tek nokta Pamukkaledir.

Güneşli, ılık günlerinin eşliğinde adımladığım tarihi ve doğal zenginliklere dolu Hierapolis bu bahar da beni gelincikleri, papatyaları, sarı kantaronları ve bahar dalları ile kendine aşık etti. Bu zengin şehir her gezgine sunduğu hazineleriyle taht kuruyor gönüllerde ve her Gönül'de farklı bir hikaye oluşturuyor. İşte bu baharda , benim hikayem ... Benim Hierapolis'im...